Ceren Sakızlı: Silikon Vadisi’nden Türkiye’ye

Seni tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinden söz eder misin? Tasarım yolculuğun nasıl başladı?

Üniversitede bilgisayar mühendisliği okurken ve mezun olduktan sonra yapmak istediğimin bu olmadığını biliyordum ama ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

Ne yapmak istediğimle ilgili bir ipucu ararken nelerin bana keyif verdigini düşünürken, bilgisayar oyunları ve animasyon on plana çıktı. Toy Story ve Incredibles beni Pixar hayranı yapmıştı ve Pixar gibi bir şirkette çalışmanın çok keyifli olacağını düşünmeye başladım. Derken bir post prodüksiyon şirketinde çalışmaya ve modelleme öğrenmeye başladım. Mesainin çok uzun saatler gerektirdiğini ve çok ufak bir animasyon yapabilmek icin bile aylarca çalışmak gerektiğini öğrenince hayal kırıklığına uğrayıp yeni bir şey denemeye karar verdim.

Ünlü bir ajansın yeni oluşan dijital bölümünde çalışmaya başladım. Fakat burada da one çıkan yetkinliğin görsel tasarımcılık oldugunu gördüm. Hoşuma gitmişti fakat beni diğer çalışanlardan ayıran analitik, sistemsel ve bütünsel düşünme kaslarımı kullanamayacağımı ve bunun sonunda çalışanlardan geri kalacağımı ve potansiyelime ulaşamayacağımı hissettim.

Mühendislik eğitiminin uzerine başka bir uzmanlık almam gerektiğini düşünerek master yapmaya karar verdim. Detaylı bir araştırma sürecinde, Carnegie Mellon Universitesi‘ndeki Human Computer Interaction yüksek lisans programı çok ilgimi çekti. Teknoloji, psikoloji ve tasarımı birleştiren bir bölümdü. Öğretim planındaki tüm dersler ve projeler çok keyifli gözüküyordu. Mezunları da Google, Yahoo, Nasa gibi global şirketlerde çalışıyorlardı. Asla giremem diye düşündüğümden, başvuru sürecine çok zaman ayırdım, çok farklı üniversitelere başvuru yaprım. Ama bir şekilde girdim, inanılmaz büyük bir keyifle okudum ve mesleğimi kazandım.

Pinto nasıl bir ihtiyaçtan doğdu? Pinto’yu kurmadan önce ne gibi deneyimlerin oldu?

Pinto aslında ürün tasarımını kendi vizyonum, değerlerim ve özgürlüğümle yapma ihtiyacından doğdu.

Kurumsal, startup, ajans ve freelance deneyimlerim oldu. San Francisco’da Google ve Salesforce gibi kurumsal şirketlerde tasarımcılık ve yöneticilik yaptım. Fjord tasarım ajansının Istanbul ofisini kurdum. Collective Spark yatırım fonunda üç farklı girişimin çekirdek ekibinde yer aldım. Yine San Francisco’da Peerspace adlı bir marketplace startup’ına ilk tasarımcı olarak başlayıp, tasarım ekibini ve tasarım kültürünü kurdum. Ancak pandemiyle beraber aileme ve kültürüme yakin olma isteği çok ağır basınca Amerika’dan dönüş yaptım.

Lokal fırsatları araştırırken urun ve deneyim tasarımına verilen değerin iyi bir yerde olmadığını gordum. Şirketlerde önce yazılım, sonra ürün, sonra tasarım ekipleri kurulduğunu, yetkin tasarım liderleri olmadığından; tasarımın, ürüne ya da yazılıma bağlı çalıştığından, stratejik partner olamadığını ve çoğu zaman operatör olarak çalıştığını gordum. Çoğu liderin de UI ve UX fark, UX araştırmacısının ve tasarım sisteminin getireceği faydalar gibi bir sürü alanda bilgi ve farkındalık eksiği oldugunu gordum. Aynı zamanda sektörde deneyimli tasarımcıların hep yurt dışına gittiğini ve şirketlerin ekip kurmakta zorlandıklarını gözlemledim. 

Bu sebeplerden, bir yere girip çalışırsam yaşayabileceğim vizyon ve değer örtüşmezliklerinin beni mutsuz edeceğini ve beni geliştirmeyeceğini hissettim. “Peki ne yapmalıyım?” diye düşündüğümde, kariyerimde beni en mutlu hissettiren zamanların aslında bir ekip kurmak, onları yetiştirmek ve tasarımın sınırlarını onlarla beraber zorlamak olduğunu farkettim. Bunu, biriktirdiğim tüm deneyimleri harmanlayarak kendi vizyonum ve hedeflerim doğrultusunda yapmanın beni hem geliştirip hem de mutlu edeceğine karar verdim. Aynı zamanda; bu şekilde sadece bir şirketi degil, ekosistemdeki birçok şirkete değip onlara vizyon, kullanıcılarına da en iyi deneyimi sunabileceğimi düşünerek Studio Pinto’yu kurdum. 

Pinto’yu kurma amacını biraz anlatır mısın? Pinto’yu farklı kılan ne?

Amacım, Silikon Vadisi’nde geçirdiğim 15 seneyi aşkın sürede edindiğim deneyimi ve bilgi birikimini aktarmak. Sektörün en iyi tasarımcılarını yetiştirerek, sektörün en iyi işlerini yapan stüdyo olmak. Çalıştığım ve danışmanlık yaptığım şirketlere tasarım vizyonunu, farkındalığını ve kültürünü getirmek. Son kullanıcının hayatına değer katan ve hayatını kolaylaştıran ürünleri hayata geçirmek. 

Farkımız; yetkin, tasarımın tüm metodolojilerinde deneyimli, Saas’tan finansa, eğlenceden pazar yerlerine, farklı alanlarda bilgi birikimi olan tasarımcıların bir araya geldigi bir ekip olmak. Şu anda sektörde gördüğüm kadarıyla, kurucuları Silikon Vadisi’nde 15 seneden fazla deneyime sahip tasarımcılar olan bir başka ajans daha yok. 

Pinto’nun, SHERPA’nın ilk temsilcilerinden biri olduğu “Design Team as a Service” modelini benimsediğini öğrendik. Bu modeli tercih etmenizin sebepleri nedir?

Fjord’da çok sayıda iş teklifi ve iş planı hazırladım. Bir teklif hazırlarken müşteriden aldığınız brief doğrultusunda ihtiyaçları belirleyerek bir bütçe ve zaman planı oluşturursunuz. Fakat Fjord’da yaptığımız çoğu proje, belirlenen bütçe ve zaman planını aşarak, her iki taraf için de beklenmedik maliyetlere, çok sayıda ileri, geri revizyon sürecine ve strese neden oldu. 

Bunun nedeni, çoğu projenin belirsiz olması. Belirsizlik içinde bir plan çizmeye çalışmak meşhur Mevlana şiirine benziyor; karanlık bir odada filin farklı yerlerine dokunarak bir fili tasvir etmeye çalışmak gibi. Çoğu projenin çerçevesi ancak bir keşif sürecinden geçildikten, kullanıcı ve iş ihtiyaçları, çözülecek problemler tanımlandıktan sonra çizilebiliyor. 

Ajans deneyimimden sonra ürün tarafında çalışmaya başlamak bana ilaç gibi geldi. Burada, öncelikle bir takım olduğunuzu daha iyi hissediyorsunuz. Herkes aynı tarafta çok daha işbirlikçi bir şekilde çalışıyor. Zaman planları çok daha esnek; bazı projeler içine girilince beklendiğinden daha kısa, bazısı daha uzun sürüyor, önceliklendirmeler ona göre yapılıyor zaman kaybedilmiyor. Son olarak bilgi birikiminiz zamanla arttıkça, daha da kaliteli tasarımlar yapmaya başlıyorsunuz, değeriniz artıyor. 

Pinto aslında tasarım ekipleri olmayan veya tasarım ekipleri yetersiz olan ürün şirketlerinin tasarım ekibi olmak istiyor. O ekip ruhuyla, esneklikle ve de artan bilgi birikimiyle çalışabilmenin hayalini kuruyoruz. 

Eski usül çalışma yöntemlerinin yerini yavaş yavaş yenilikçi çalışma modellerine bırakmaya başladığını görüyor ve seviniyoruz. Ancak elbette bu modelin yaygınlaşmasının önünde bazı engeller olduğunu da biliyoruz. Sence, Design Team as a Service modelinin yaygınlaşması için kimler, neler yapmalı? Bu engelleri nasıl aşabiliriz?

Bu model fikir aşamasdında olduğu için, önündeki engelleri tanımlamak için henüz erken. Engeller hakkında fikir yürütmem gerekirse, büyük ihtimalle en başta farkındalıktan ve güvenden söz edebilirim. Geleneksel ajanslar proje bazlı çalıştıkları için sektör bu konuda henüz deneyimsiz. Bu model, Pinto’nun iletişimde olduğu her şirketi çok heyecanlandırdı. O yüzden potansiyelinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Güven de zamanla oluşacak. Bu modeli kullanan ajanslar çoğalıp, başarılı örnekler oluştuğu zaman, sektör de bunu bizden isteyecek diye düşünüyorum. 

Sence tasarım profesyonellerini ve ürün/servis sahiplerini yakın gelecekte neler bekliyor? Bu öngörüleri karşılamak için Pinto neler yapmayı planlıyor?

Web 3.0, crypto, blockchain, metaverse alanlarına çok fazla kaynak ve yatırım akıtılıyor. Birçok yetenekli girişimci bu alanda ürün geliştiriyor. Burada bir çok kalıcı inovasyon olacağını düşünüyorum. Bazı şeyler geçici olacak ama, illa ki hayatımıza değer katan kalıcı değişimlerin de buradan çıkacağını göreceğiz. O yüzden, bu dalgaya gecici diye bakmayıp, kendimizi ve bilgi birikimimizi geliştirmemiz gerekiyor. Pinto ilk projesiyle bu alana adım attı. Bir merkeziyetsiz mobil finans uygulaması üzerinde çalışarak, ilerleyen zamanlarda bu alandaki deneyimlerimizi paylaşmayı istiyoruz. 

Previous
Previous

Tones of UX: Ceren Sakizli (Google Maps) - What to pursue after graduation?